Dün gece minik ellerini öptüğüm kız çocuğu döndürdü beni dünyaya. Kısa hayatım çevremde çözümleyemediğim olaylardan dolayı ufak bir duygu tutulmasıyla yüzleşmişti. Bana gülümsedi ,her an bir bakış uzaklığında kalacağımı bilir gibi. Burnumda deniz kokusu sabaha karşı yanından ayrılırken kendi kendime söz verdim:
İzmir'i anlatacağım sana, çocukluğumu. Büyükbabanın omuzlarında oturup yüksekten korktuğum için inmek istediğim zamanları. Anneanneni kaybetme ihtimali ile yüzleştiğimiz yazdan çok çok öncesini. Dayınla uzun araba yolculuklarında arka koltukta beraber uyuyacak kadar küçük olduğumuz günleri. Hanımelilerin nasıl koktuğunu anlatamayacağım belki ama yüzümde o anı yaşarken hissettiklerim belirecek, dizlerimdeki tüm morluklar, kurduğum tüm hayaller, belki biraz hayalkırıklıkları ve üzerini örtmeye çalıştığım yaralar. İçine doğduğun ve gözlerini açtığın ilk günden beri hevesle gülümsediğin bu dünyayı senin için yaşanır kılacağım. Babana aşık olduğum yazı anlatacağım. Yazlar özeldir ve bizim için yaz hiç bitmez. En karlıhavada hayalimizdedir, denizden gelen yosun kokusunu, saçlarını uçuran haziran rüzgarını, kahkahaları ve gerçek dostları sevmeyi öğreteceğim. Çünkü hayat bir şekilde geçiyor ancak içine sığdırdığın anlara bakıp da 'iyi ki' diyebiliyor insan. Sana iyi kilerle dolduracağın bir hayat diliyorum, canım, defne yaprağım...