Tuesday, September 15, 2015

Hayatımıza Defne Yaprağı Etkisi

 
Yakında dönüş vakti ve ben 5,5 aylık Defne'nin eşyalarını topluyorum. "Bu ne kadar da büyükmüş!" diye aldığım çoğu elbise 'küçülenler' sınıfına girdi bile ve NTV Yayınları Cahillikler Kitabı notlarına eklenebilecek bir şekilde milyonlarca duyguyu bir arada yaşadım, yaşadık, yaşıyoruz. Oldukça laylaylom geçen bir hamilelik, ışık hızında bir doğum sonrasında herşeyin sütliman olması sanılanın aksine insanda bir boşluk yaratmıyormuş. Öncelikle kendini bol bol sorgulamak adına bolca vaktin oluyor (bkz. emzirirken, Defne uyurken ve ben uyumaya çalışırken, pusetle çıktığımız uzun turlardan birinde...) Ben kimim, neyim, ne hissediyorum diye düşünceler alıyor insanı, hatta insanlığın derinliklerine bile inme şansın oluyor.(malum gündem de buna destek oluyor)
 
Dünyaya bir insan getirmek, O'nun günbegün büyümesini izlemek inanılmaz bir tecrübe. Kanından canından olan bir bebek , daha yarım yaşını bile doldurmamış ama kendi kişiliğini geliştirip şimdiden bağımsızlığını ilan edebiliyor. En sevdiğim insanlar hayatının merkezine Defne'yi koydu ve o kadar sessiz sedası oldu ki bu Defne kocaman güzel bir ailenin içinde ilk aylarını geçirdi. Bu kadar çok gülmesi, herşeyi anlıyor gibi bakması, yeni bir deneyim yaşarken güvende miyim diye gözlerini gözlerime dikip kendini kollarımıza bırakması da bu kadar hareketli ve dolu dolu bir yazın etkisi, en çok da tökezlemememi sağlayan ve tüm bu anlarda yanımda olan annemin sanıyorum.


Mayıs ve Haziran'da havanın da hafif serinliğinin etkisiyle tüm ağaçları tanıdı Defne. Uzun yürüyüşlerde gözlerini kımıldayan yapraklara dikip hepsini tek tek zihnine kazıdı. Dokunmayı, okşamayı, öpmeyi, şaka yapıldığında muzipçe gülmeyi öğrendi. Şimdiden koca bir liste yaz arkadaşı edindi, çoğu şeyin resminden önce kendinisi görme şansı oldu. Denizde sığlarda kalmadan derinlerde zıplamaya başladı, uyanınca yepyeni bir günün O'nu beklediğini anlayarak kocaman gülümsemesini eksik etmedi.

Benim ve Deniz'in toy anne babalığını bile kabullendi. Çocuğumuzdan ziyade ev arkadaşımız, evin 3. ve en sevilen bireyi olarak yerini aldı. Daha 10 günlükken kendi odasında ve yatağında yatmayı tercih etti. Geçen sene üzerimize kabus gibi inen annemin hastalığının son izlerini de aldı götürdü. Doğduğunda anneme verdiği ışıkla 'yeni bir yaşamın' en doğru ilaç olabileceğini gösterdi. Akşamları annemle bolca dans ettiler, babama 'asla yapmam' diye belirttiği yaz başı demeçlerinin tamamını yaptırdı. En sıcak günlerde bile büyükbabasıyla beraber denize girip keyif yaptılar.

Ve ben hala çok fazla gereksiz şey okuyup zihnimi doldurmak istemiyorum. Doğaçlama gelişen her oyun ve karşımıza çıkan her yeni şey Defne için tüm kurgulardan daha özel ve güzel oluyor. Çok şanslı ki babalar sadece oyun arkadaşıdır'ın dışında bir babası var. Deniz en başından beri Defneyi giydiren, altını değiştiren, gece uyanırsa yanıma getiren ve mamaya başladığı zamandan beri yediren bir baba oldu. Hala baba olduğunu kabullenmem güç, aynı şekilde anne olduğumu yadırgamak gibi ama bunu dile getirmek bile insanın içini ısıtmaya yetiyor.

Hava hafif hafif serinlemeye başladı. Artık klima, vantilatör ve türevlerini kapatmaya başladık. İstanbul için planlar ve son hazırlıklar yapmaya başladık ve minik adımlarla aramızda yerini alan küçük can bize gelecek için her anlamda umut veriyor. Defne yokken eksik değildik, ancak Defne doğduktan sonra biz ve tüm ailemizin nasıl tamamlandığını hissettim. Minik hırslar uğruna duvara toslamaya devam eden ve bu uğurda hayatını tüketen insanlar daha anlamsız görünürken, mutluluğun aslında en ideal senaryoya dayanmadığını farkettim. (birçok kişi 'bunu daha yeni mi anladın' diyebilir, evet yeni anladım saygılar sunarım:)

Defne yaprağımızla yeni bir sonbahar, yeni bir yıl, yeni bir gelecek düşüncesi beni çok heyecanlandırsa da kendimi bugünün güzelliğinde tutmak için çabalıyorum. Herşeyin ötesinde mutlu ve sağlıklı bir çocuk yetiştirmeyi hedefliyorum. Yakında görüşmek üzere :)

"My mama always said, 'life's like a box of chocolates, you never know what you're gonna get"





No comments:

Post a Comment